Bodrum Gümüşlük’te, hiç bilinmedik ıssız bir koyda kayalardan atlamanın telaşı arasında ilk defa rastlaştığı bir gence Poedat’ta düzenlediğimiz etkinlikleri anlatabilmek için aniden “Nereden geliyorsun, nerede okuyorsun?” diye sorabilecek kadar öğrenmeye, bilgiye ve değişime pervasızca açık emekli bir öğretmenim. Eskişehir’de 1950 yılında bir pilot kızı olarak doğmuşum.
Ankara Kurtuluş Lisesi’ni ve devamında Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi’ni bitirdim. Üniversiteyi bitirdikten sonra sevgilim Şevki ve kızım Aslı ile Karadeniz Ereğli’ye yerleştim. Hayatımda çok değerli izler bırakmış bu yerde tam yirmi yıl yaşadım. O sırada oğlum Kıvanç dünyaya geldi. Tutkunu olduğum bu sahil kasabası ve içinde bulunan demir çelik fabrikası birçok sosyolojik çalışmaya kaynaklık edebilecek, değişimlerin iz düşümünü ortaya koyabilecek ilginç bir mekândı. Bu süreçte ben, ailem ve sevgili arkadaşlarım bu değişimin içinde kendimizi bulduk. Bir yandan Türkiye’nin hızla ilerleyen ihtiraslı yılları, 70’ler, 80’ler, 90’lar, bir yandan da bu yılların kasabamıza ve bizlere yansıması ile büyüdük. Bu süreçte başlayan toplumsal olayları gençlerle birlikte yaşamak, öğrencilerimin hayatında ve bende belirgin izler bıraktı. Bu izler hâlâ dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan öğrencilerimde ve bende yaşamakta, yaşatılmaktadır. Karadeniz Ereğli’de çalıştıktan sonra İstanbul’a gelerek meslek yaşamıma Doğuş Lisesi’nde ve Eyüboğlu Koleji’nde tarih öğretmeni ve sosyal bilimler bölüm başkanı olarak devam ettim. Bu süreçte öğrencilerde var olan yeteneklerin tüm baskılardan kurtarılarak bireysel ve toplumsal gelişimlere yansımasına destek olmayı vazgeçilmez bir ilke olarak edindim. Bu anlayışın uygulanmasına Tarih Vakfı, Coğrafya Kurumu ve Uluslararası Bakalorya Organizasyonu önemli bir zemin oluşturdu. Tarih eğitiminin yeniden yapılandırılması çalışmalarının gereği olarak Sabancı Üniversitesi’nde başlatılan yeni bir tarih kitabı yazma projesinde üç yıl Halil Berktay ve tarih öğretmeni arkadaşlarım ile çalıştım. Uluslararası Bakalorya Organizasyonu’nda, dünyada ilk defa, “Ege Havzası ve Türkiye” ve ardından “20. Yüzyılda Türkiye ve Dünya” adıyla Türkçe Sosyal Bilimler Programı’nın oluşturulmasında görev aldım. Sosyal bilimlerin toplumsal hayatla örtüşen taraflarının gençlerin hayatına doğru ve etkin olarak yansımasının gerek ulusal, gerekse uluslararası gençlik çalışmaları pratiği ile mümkün olacağı düşüncesi, bana Avrupa Gençlik Parlamentosu’na bağlı gençlik kulüpleriyle iletişime geçme fırsatı verdi. Eyüboğlu Koleji’nde Avrupa Gençlik Kulübü’nün kurulmasıyla beraber Eyüboğlu Avrupa Gençlik Parlamentosu 2010’da başdanışman olarak görev aldım. Eyüboğlu Koleji’nde gerçekleştirilen ulusal nitelikteki bu parlamento lider öğrencilerin görüşlerini ve kişiliklerini ortaya koymada çok başarılı bir platform oldu. Varlıklarını, yaratılan uygun zeminlerde çok seçkin bir noktaya taşıyabilen gençleri izleyebilmenin yaşamıma anlam kazandıran önemli bir aşama olduğunu artık daha iyi görebiliyorum. “İnsan hakları” temasıyla çalışan gençler, parlamento sonucunda ortaya çıkan önergeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na ulaştırdılar. Toplumsal hayata dair bu gelişim, ayrılmaz bir parçam olan gençlerle olan çalışmalarımın vazgeçilmezliğini bir kez daha ortaya koydu.
İş hayatının zorunluluklarını ve inanılmaz gergin ambiansını mutluluk hâline getirebilmek bu bakış açılarıyla ve şanslı birlikteliklerle gerçekleşirken sosyal bilimciliğin vermiş olduğu gezgin ruh hayatımın gökkuşağını oluşturmaya devam ediyor. Rastgele bir turistik gezi anlayışından uzak, tarihçilerin ve coğrafyacıların farklı kültürlere ve toplumlara duyarlılığını ve heyecanını olduğu gibi içime alarak geziyorum. Anadolu’nun çeşitli köşeleri dışında Güney Amerika topraklarına yaptığım geziler ve Perito Moreno Buzulu, Kenya’daki güzel Masailer, eşsiz doğa hazinelerine sahip ilginç ülke İran… Bu değişik ülkelerin insanlarına, tarihlerine, siyasi iklimlerine ve toplumsal yaşanmışlıklarına olan ilgim yaşamımın bir değeri. İstanbul yılın büyük bir kısmını beraber geçirdiğim bir şehir. Tarihi ve kargaşası ile çok anlamlı onu yaşamak; aynı zamanda da çok yorucu, ama vazgeçilmez… Yazları Bodrum’da yaşıyorum. Eski bir Bodrum tutkunuyum denebilir. Yelkenlileri, yelkenlileri ileri iten rüzgârı ve Selçuk’taki Aziz Yahya Kilisesi’ne gittiğimde sevinçten “leylek” olmayı çok seviyorum…
2012 yılı başlarından itibaren Poedat’ta birlikte olduğum öğrencilerimin danışmanlığını yapmaya başladım. Yeni başlayan emeklilik süreci beni kurumsal olmaktan çıkarmakla birlikte bağımsızlığın eşsiz sorumluluk ve heyecanı ile baş başa bıraktı. Sorumluluğumu güçlü bir irade ile gerçekleştirmeye devam ediyorum.