Politik Ekoloji, Ekolojik Yas ve Derin Ekoloji
25 Aralık 2021Sanal Etkinlik
İklim krizinin derinleştiği bir dünyada “politik ekoloji” nedir? Doğanın, çeşitliliğin ve varlığın daraldığı bir bağlamda “ekolojik yas” tutmak ne anlama gelir? “Derin ekoloji”, yaşamın yeniden yeşermesi için bir çözüm olabilir mi?
Söz konusu soruların ışığında düzenlenen etkinlik, ekolojinin ve ilişiğindeki alanların farklı bileşenlerini bir arada sunuyor.
Program
Oturum özetlerini incelemek için oturum başlıklarına tıklayabilirsiniz.
25 Aralık Cumartesi
11.00-12.00, Deniz Gündoğan İbrişim
Antroposen bugün hem kültürel çalışmalarda hem edebiyat eleştirilerinde en çok tanımlanmaya, imkânları ve sınırları çizilmeye çalışılan tartışmalı kavramların başında yer alıyor. Bilhassa yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren tanıklık ettiğimiz ekolojik tükenişi ve küresel iklim krizini temsil etmenin veya dile dökmenin yollarını aramak, Antroposen’i hem çağ hem analitik kategori olarak görünür kılıyor. Bu konuşmada Antroposen teriminin tanımı ve başlangıç senaryolarından yola çıkarak bu terimin bize önerdiği farklı bir şiddet ve travma biçimini, iklim şiddetini ve iklim travmasını konuşacağız. Çoğu durumda gösterişli, seyirlik ve ani seyretmeyen iklim şiddetini ve iklim travmasını, işaret ettiği ekolojik kederlenme ve ekolojik yas tutma biçimlerini tartışacağız. Daha da önemlisi, toplumsal, ekonomik, coğrafi, sınıfsal, etnik ve cinsiyete dayalı bütün ayrımlardan azade bir iklim travmasından ve yas tutma tecrübesinden bahsedemeyeceğimizin altını çizeceğiz. Konuşmada Türkçe edebiyat ve dünya edebiyatında iklim travması, ekolojik keder ve yas tezahürlerine ilişkin örnekler vereceğiz.
14.00-15.00, Eray Çaylı
“İnsan Çağı” olarak çevrilebilecek Antroposen’de bahsi geçen “insan” tam olarak kimdir? Eray Çaylı bu soruyu politik ve etik boyutlarıyla ele alırken, politikanın ve etiğin ete kemiğe büründüğü mecralar olan yapılı çevre ve sanatsal üretime odaklanıyor. Antroposen’i toplumsal ve politik anlamda anonimleştirilmiş insanlar arasındaki ilişkiler ya da homojen birer toplam olarak tahayyül edilen “insanlık” ile “doğa” arasındaki ikilik ışığıda değil, sömürgecilik, kapitalizm, ırkçılık ve ataerkiyi kesiştiren şedit siyasetlerin müellifleri ve karşıtları arasındaki çelişki ve yarılmalar ışığında ele alıyor. Bunu, hem etiği hem politikayı kuramsallaştırmaya yarayan ve sanat ile mimarlığı birlikte ele almayı mümkün kılan estetik kuramı aracılığıyla yapıyor. Estetiğini tartıştığı pratiklerin, şedit tarihlerin kurumsallaştırılmalarında olduğu kadar sorgulanmalarında da rol oynayabileceğini gösteriyor.
15.15-16.15, Bilge Demir
Bu oturumda insan-doğa ilişkisinin tarihsel seyrine değinecek, bu ilişkinin ne zaman bir kopukluğa dönüştüğünü veya bir kopukluktan söz etmenin, insanın kendisini doğanın dışında konumlandırmasının gerçekten de mümkün olup olmadığını ele alacağım. Çevre felsefesinin bir disiplin olarak ortaya çıkmasının neden 1970’li yıllara rastladığına, yüzyıllar boyunca böyle bir disipline neden ihtiyaç duyulmadığına dair düşüncelerimden kısaca söz edeceğim. Çevre felsefelerinden biri olan derin ekolojinin işgal ettiği radikal konumu açıklayacağım ve bunu yaparken, onun antroposantrizm eleştirisi yoluyla yeni bir paradigma yaratmayı amaçladığını öne süreceğim. Derin ekolojinin ilkelerini ve iddialarını, “sığ ekoloji” ile karşılaştırma yoluyla açık kılmaya çalışacağım. Derin ekoloji düşüncesinin en önemli ismi sayılabilecek Arne Naess’in “ekosofi” adını verdiği yaklaşımın ne ölçüde felsefi bir duruş olduğuna dair eleştirel bir değerlendirme ihtiyacını vurgulayacağım. Toplumsal ekolojinin, insan ile doğa arasındaki ilişkiyi sömürücü olmayan bir toplumsallıkta kurma çabasının ancak derin ekolojinin önerdiği türde bir biyosantrizmi ihmal etmeksizin anlamlı olduğunu öne süreceğim. Ancak biyosantrizmin ne ölçüde gerçekleşebilir bir olanak olduğu sorusunu da gözden yitirmemeye çalışacak, bununla birlikte bir olanağa gerçekleşip gerçekleşmemesinden bağımsız olarak sahip çıkmanın ne anlama geldiğini de soracağım. Sonuçta derin ekoloji düşüncesine yönelik genel bir kavrayış ortaya koyabilmeyi umuyorum.
Konuşmacılar

Deniz Gündoğan İbrişim

Eray Çaylı
