Poedat Akademisi: 4. Buluşma

23-27 Ağustos 2022
Gümüşlük Akademisi, Muğla

Araştırma süreci devam eden veya yeni tamamlanmış çalışmaların sunulduğu ve birbirinden farklı tezlerin, makalelerin, soruların tartışmaya açıldığı Poedat Akademisi, olgunlaştırıcı bir çember olma özelliği taşır. Poedat Akademisi üyeleri yoğunlaşmaya uygun, entelektüel tartışmaların kişisel paylaşımlarla bütünleştiği bir ortamda birlikte düşünürler.

Poedat Akademisi sosyal bilimler alanında çalışan üniversite öğrencilerine, araştırmacılara ve akademisyenlere yönelik olarak gerçekleştirilir.

Gelecek etkinliklerimizden haberdar olun.

Topluluğumuz büyüyor. Aramıza katılın.

Dilara Hadroviç

Evin Yeniden İnşası

Özet

Çalışma, bireylerin kimlikleri, sahiplik ve aidiyet duyguları ve rutinlerine paralel olarak hem bir mekân olarak hem de bir duygu olarak evin yeniden üretimini kavramlaştırıyor. Bunu yaparken iki farklı açı önemli rol oynuyor: (1) Sosyal ilişkiler ile mekân kurma, ev hissini sosyal ilişkiler üzerinden gerçekleştirme ve (2) mekânı fiziksel olarak yeniden organize ederek evi yeniden kurma. Ev algısı ve evin yeniden inşa pratiklerinde bu iki yönü incelemek, farklı anlam oluşturma biçimlerini anlamak amacıyla görüşmeler ve katılımcı gözlemler gerçekleştirdim. Çalışma, bireylerin mekânla kurdukları özgün ilişkilerini öne çıkararak bunlar arasında paralellikler kurmakta. Mekânın yeniden organizasyonu fiziksel olarak bireyin mekânı tanıdık objeler, semboller ile kurması, sosyal olarak ise paylaşımlı alanlarda kuralların tartışılabilir ve mekânların geçirgen olmasıyla gerçekleşmekte. Bu aynı zamanda bireyin mekânı benimsemesi, ait hissetmesi ve sahiplenmesi ile birlikte daha da belirgin hâle gelmekte. Bunun sonucu olarak, mekânların sosyal etkileşimler ve sosyal ilişkiler yoluyla iç içe geçmesi, bireyin mekâna kendi rutinlerini ile yerleşmesi, bunlarla birlikte bireyin kimliği ile özdeşleştirdiği objeler ve mekân kurguları ile bireyin evi yeniden inşa ettiği gözlemlendi.

Can Memiş

Hafıza Çalışmalarını Adaletle Birlikte Düşünmek: Engeller, Sınırlar, İmkânlar

Özet

Öte yandan eleştirel bakışla birlikte Paul Ricœur’ün vurguladığı üzere, kötü tecrübelerden ve travmalı geçmişten kurtulabilmek için adaleti kuşaklararası bir sorun olarak ele alan hafızalaştırma çalışmalarını çeşitlendirmek toplumsal adalet fikri için fırsatlar barındıracaktır. Bir arada yaşamaya devam edebilmek için birlikte hatırlayabilme ve birlikte yas tutabilme becerisini kazanmamız gerektiğinin altını sürekli çizmeliyiz. Toplumların geçmişleriyle ilişkilerini değiştiren hafıza çalışmaları adaletle hafıza arasında yeni bağlantılar ve ilişkiler kurarken, hafıza çalışmalarının nafile olduğu duygusunun sebep olduğu engellerin de önüne geçecektir. Hafıza çalışmalarının Bernhard Schlink’in ifadesiyle “bugünün yükünü de hafifletebileceğinin” ayırdına varmak hafıza ile adaletin dönüştürücü ve iyileştirici ilişkisini, toplumsal değişimi güçlendirme iddiasını, toplumsal hareketleri geliştirme potansiyelini keşfetmemizi sağlayacaktır. Bu çalışma ile, hafıza çalışmalarını ve hafızalaştırma süreçlerini irdeleyerek eleştirel bir okuma etrafında hafızanın adaletle kuramadığı ilişkileri tartışmayı ve toplumsal mücadeleyle nasıl bağlar kurabileceğini ve aslında hafızanın imkânlarını bir arada düşünmeyi hedeflemekteyim.

Süheyla Abanoz

Cumhuriyet Dönemi Modern Türk Öykücülüğünde Kötücül Çocuk Karakterler

Özet

Feyza Çınar

Büyük Veri Çağı’nda Mimarlık Bilgisinin İktidarı ve Bunun Eleştirisi

Özet

Zeynep Kuyumcu

Türkiye’deki Müslüman LGBT’lerin Dinî ve Cinsel Müzakereleri

Özet

Sedef Öztürk

Emeğin Ruhsallığı Bağlamında Dayanışma Ekonomileri: Türkiye’de Beyaz Yakalı Dayanışmasının Potansiyelleri

Özet

Çalışmanın temel savı, insanın doğası gereği yalnızca kişisel çıkarı doğrultusunda ilerlemeye yatkın olmadığı, bu argümanın mevcut ekonomik sistemin işlerliği açısından tüm doğaya ve bireylere dayatıldığı, bu dayatmanın dönüştürülmesinin ise emeğin, dayanışma ilişkilerinin yeniden inşasıyla dönüştürülmesi yolundan geçtiği savunulmaktadır. Bu yolun en etkili araçlarından olma potansiyeli taşıyan dayanışma ekonomileri bu bağlamda incelemeye değer görülmüştür.

Dayanışma ekonomileri kapitalist üretim, tüketim ve bölüşüm mekanizmalarına yapısal ve uzun soluklu bir alternatif olma potansiyeli taşımaktadır. Mevcut potansiyelin gelecekte ne kadar güçlü bir alternatif olabileceğini ise bu örneklerin ekonomileri ortaklaştırma gayesinin yanında, toplumsal dönüşümü sağlama, ekolojiyi koruma, iş yerinde hiyerarşik ilişkileri ortadan kaldırma, kimlik temelli ayrımcılığa karşı durma gibi kapsamlı hedefleri hangi oranda gerçekleştirebildiği belirleyecektir.

Çalışmanın metodolojisi, bir beyaz yakalı/freelance dayanışma örgütü içinde yapılan saha araştırmasına ve İstanbul’da çeşitli beyaz yakalı dayanışma örgütlerinin aktörleriyle yapılan derinlemesine mülakatlara dayanmaktadır. 

Çalışmanın alandaki tartışmalara katkısı, dayanışma ekonomilerinin emek boyutuyla ele alınmış olmasıdır. Bunun yanında, Türkiye’deki beyaz yakalı dayanışma örgütlerinin, çalışma biçimini ve iktisadi düzeni yapısal olarak dönüştürme potansiyeli tartışılmaktadır.

Melisa Yılmaz

Mitten Markaya: Leydi Godiva Üzerine Bir İnceleme

Özet

Ebru Tabiloğlu

Karşılaştırmalı Türk-Alman Hukukunda Çocuğun Üstün Yararı İlkesi ve LGBTİ+ Bireylerin Ebeveyn Hakları

Özet

Yakup Azak

Sempatik Ama Ciddiye Alınmayan Sahra Altı Afrikalı Göçmenler Üzerine Sosyal Psikolojik Bir İnceleme

Özet

Hakan Ilıkoba

İnşa Edilmeyen Mimarlığın Eleştirel Potansiyeli

Özet

Tuna Öğüt

Trans Sosyalleşme ve Cinsiyet Aşan Topluluklar

Özet

Büşra Balaban

İç ve İç-Olmayan: Film Pratiklerinin Toplumsal Cinsiyet Normlarını Ev Mekânında Yeniden Üretimi

Özet

Mekânda cinsiyetli ikiliklerin yeniden üretimine ilişkin süregelen tartışmanın izinde çalışmanın kapsamını, sinema kuramlarının, film izleme ve yapma pratiklerinin, içe dair bilgimizi çoğaltırken mimarlık kuramının dışladığı bu konuyu tarihsel ve kuramsal olarak desteklemeye ve kapsamaya imkân sağladığı görüşü çerçevesinde kuruyorum. Bu kapsamda iç meselesini tartışmak üzere “iç-olmayan”ın izini sürmeyi öneriyorum. Robert Smithson (1996) gerçek bir “yer”i, o yere benzemeden temsil eden “yer-olmayan”ı önerirken bu ikisi arasında bir uzam olduğunu ve bu uzamda zihinsel ve fiziksel bir hareketliliğin, seyahatin mümkün olduğunu vurgular. Hareketli görüntünün topografik bir yaklaşım olarak doğduğunu ileri süren Giuliana Bruno (2002) ise film izleme deneyimi ile bir yeri fiziksel olarak ziyaret etme deneyiminin benzerlikleri olduğundan ve ikisinin de bir hareketlilik ve duygu aktarımı yarattığından bahseder. Bu noktada, özellikle evsel mekânın toplumsal cinsiyet normlarıyla ilişkisinin altını çizen Jeanne Dielman (1975), Sfenks’in Bilmeceleri (1977), Aşk Zamanı(2000) ve Roma (2018) filmleri üzerinden izleyici deneyimimi haritaladığım konumlu ve öznel üretimler aracılığıyla yeri tartışmayı sürdürüyorum. Yerin bu yeniden üretimi, anlamları çoklaştırırken film izleyicisi ve üreticisi arasındaki ilişkileri sorgulamayı, karşılıklı geliş gidişleri barındıran dinamik bir ilişki halinde birbirlerinden beslenen kavramlar olarak iç ve iç-olmayanı tartışmayı da mümkün hâle getiriyor.

İzleyiciyi eleştirel bir konumda tutan filmler üzerinden mekânın irdelenmesi, mekâna atfedilmiş anlamların, tanımların sorgulanmasını ve başkalaştırılmasını sağlarken bir yandan da izleyiciler için tekrar ve öznel okumalara izin veriyor. “İç meselesine mimarlık, film ve haritalama araçlarını bir araya getiren bir araştırma yöntemiyle yaklaşmak, iç-olmayanı üretmenin bir yolu olabilir mi?” sorusu odağında kurgulanan bu bildiri, iç ve dış ikiliğini yeniden üretmeyen ve içe dair görülebilir, düşünülebilir ve yorumlanabilir olanın potansiyellerini ve bunların üretilme biçimleri ile ilişkilerini araştıran bir katkı sunmayı amaçlıyor.

Sümeyye Koca

Kadınların Başörtülerini Çıkarma Mücadelesi: “Görünmez Olmak İstedim.”

Özet

Kadınların başörtüsü takmaktan vazgeçmeleri neden akademik bir çalışmanın konusu olmalı? Bu çalışmada, başörtüsünün bir kimlik sorunu olarak kadınlar için hâlâ tartışılan bir konu olduğu ancak dinamiklerinin farklı bir yönde değiştiği savunulmaktadır. Öncelikle, 1980’lerde ve 1990’larda üniversitelerde ve kamu kurumlarında başörtüsünü takmak için mücadele eden dindar kadınların aksine, kadınlar artık dindar ailelerinin isteklerine ve İslami dinî-toplumsal normlara karşı başörtülerini çıkarmak için mücadele etmeye başladılar. Dolayısıyla, kadınların başörtüsünü çıkarma mücadelesi değişen sosyal ve politik koşulların da etkisiyle başörtüsünün simgesel anlamlarını dönüşüme uğratan bağlamsal bir deneyimdir. İkinci olarak, kadınlar ister ebeveynlerinin isteğiyle ister kendi kararlarıyla başörtüsü takmış olsunlar, başörtülerini çıkarma kararları özel alanda deneyimlenen bireysel bir pratik gibi ele alınmaktadır. Ancak, kadınların hikâyelerine ayrıntılı olarak bakıldığında başörtüsünü çıkarma deneyimlerinin arkasında özel alanın ötesinde toplumsal yönleriyle açığa çıkan motivasyonlar görülmektedir. Bu da tam olarak Müslüman kimliğinin görünürlüğünün reddine işaret etmektedir. Dolayısıyla, bu çalışma kadınların başörtülerini çıkarma motivasyonunu etkileyen olası sosyopolitik dinamikleri anlamak için önemlidir.

Büşra Balaban
Konuşmacı

Can Memiş
Konuşmacı

Dilara Hadroviç
Konuşmacı

Ebru Tabiloğlu
Konuşmacı

Feyza Çınar
Konuşmacı

Hakan Ilıkoba
Konuşmacı

Melisa Yılmaz
Konuşmacı

Sedef Öztürk
Konuşmacı

Süheyla Abanoz
Konuşmacı

Sümeyye Koca
Konuşmacı

Tuna Öğüt
Konuşmacı

Yakup Azak
Konuşmacı

Zeynep Kuyumcu
Konuşmacı